NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
9 - (2135) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة
ومحمد بن
عبدالله بن
نمير وأبو
سعيد الأشج
ومحمد بن
المثنى العنزي
(واللفظ لابن
نمير). قالوا:
حدثنا ابن
إدريس عن
أبيه، عن سماك
بن حرب، عن
علقمة بن
وائل، عن
المغيرة بن
شعبة. قال:
لما
قدمت نجران
سألوني.
فقالوا: إنكم
تقرؤن: يا أخت
هارون. وموسى
قبل عيسى بكذا
وكذا. فلما قدمت
على رسول الله
صلى الله عليه
وسلم سألته عن
ذلك. فقال
(إنهم كانوا
يسمون
بأنبيائهم
والصالحين
قبلهم).
{9}
Bize Ebû Bekr b. Ebî
Şeybe ile Muhammed b. AbdiIlah b. Numeyr, Ebû Said El-Eşecc ve Muhammed b.
Müsennâ El-Anezî rivayet ettiler. Lâfız İbni Numeyr'indir. (Dedilerki): Bize
İbni İdris babasından, o da Simâk b. Harb'den, o da Alkame b. Vâil'den, o da
Muğîre b. Şu'be'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş):
Necrâna geldiğim vakit
bana sordular, dediler ki:
— Sîz Ebû Harun'un kız
kardeşi diye okuyorsunuz. Halbuki Musa, İsa'dan şu ve şu kadar sene öncedir! Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in yanına gelince bunu kendisine sordum da :
«Onlar kendilerinden
önceki Nebilerinin ve sulehanın adlarını koyarlardı.» diye cevâb verdi.
İzah:
Bu rivayetlerden Enes
hadîsini Buhârî «Kîtâbu'l-Buyû»'da, Câbir hadîslerini «Fartu'l-Humus» ve «Edeb»
bahislerinde; Ebû Hureyre hadîsini «Kitâbu'l-Menâkıb»'de tahrîc etmiştir. Bu
babda Sünen sahipleriyle diğer hadîs uleması birçok hadîsler rivayet
etmişlerdir. Bunların mecmuu Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ümmetine
kendi ismini koymalarına izin verdiğini, fakat künyesini takmalarına izin
vermediğini bildirmektedirler. Hz. Ali'ye ise doğacak çocuğuna isim ve
künyesini takmasına ruhsat vermiştir. Bu sebeple ulemâ bu meselede birçok
mezheblere ayrılmışlardır. Kaadî İyâd'la başkaları bu mezhebleri toplamış,
mecmuu altıyı bulmuştur. Şöyle ki:
1- İmam Şafiî ile
Zâhirîler'e göre adı Ahmed, Muhammed olsun olmasın hiç bir kimseye Nebi
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin künyesi olan Ebû .Kâasım nâmını
almayı helâl görmemişlerdir.
2- Bâzılarına göre
buradaki nehiy neshedilmiştir. İlk zamanlar da yasak edilmişti. Binâenaleyh
bugün her isteyen Ebû'l-Kâasım künyesini alabilir. İmam Mâlik'in mezhebi budur.
Selefin cumhuru ile ekser ulemânın kavilleri budur. Nitekim ilk asırdan beri
pek çok kimseler Ebû'l-Kâasim künyesini takınmış ulemâdan buna itiraz eden
bulunmamıştır.
3- İbni Cerir'in
mezhebine göre hadîs neshedilmemiştir. Ancak buradaki nehiy bu işin haram
olduğunu değil, edep ve nezâket için tenzîhen mekruh olduğunu göstermektedir.
4- Ebû'l-Kâasım
künyesini takmak yalnız ismi Muhammed veya Ahmed olanlara yasak edilmiştir. Bu
isimlerden birini almayanlara Ebû'l-Kâsım künyesini takınmakta bir beis yoktur.
Selefden bir cemaatın mezhebi de budur. Onlar bu hususta Hz Câbir'den merfû bir
hadîste rivayet etmişlerdir.
5- Ebû'l-Kâasım
künyesini takınmak mutlak surette yasaktır. Babasına Ebû'l-Kâasım denilmesin
diye çocuğa Kasım adını koymak da memnudur. Mervan b. Hakem bu sebepten Kâasım
ismindeki oğlunun adını değiştirerek Abdu'l-Melik koymuştur.
6- Muhammed ismi mutlak
surette memnû'dur. Bu hususta künyesinin bulunup bulunmaması da hükmen birdir.
Çünkü bir hadîste Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Çocuklarınıza Muhammed
ismini koyuyor, sonra onlara lanet ediyorsunuz.» buyurmuştur, Hz. Ömer
Kûfeliler'e mektup yazarak çocuklarına Nebi ismi koymamalarını tenbih etmiş,
Medineliler'den bir cemaata da çocuklarına koydukları Muhammed ismini
değiştirmelerini emretmiştir. Nihayet bunlara Nebi (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem)'in izin verdiği söylenince değiştirme isteğinden vaz geçmiştir. Kaadî
İyâd diyorki: «Hz. Ömer'in bunu Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ismine
hürmet ve ta'zim için yapılmışa benziyor. Tâ ki hürmeti ayaklar altına
alınmasın. «Hz. Ömer'in bunu yasak etmesine sebep bir adamı Muhammed b. Zeyd'e
söğerken işitmesİdir, diyenler de vardır. Hattâ Muhammed'i çağırarak:
«Görüyorum ki, senin sebebinle Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e
söğülüyor. Vallahi bundan sonra yaşadığın müddetçe Muhammed diye çağrılmıyacaksın!»
diyerek ismini Abdurrahman'a çevirdiği rivayet olunur.
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in :
«Ben ancak taksimciyim,
aranızda taksim yaparım!» sözünden murad: «Ben mücerret oğlumun adı Kâasım diye
Ebu'l-Kâasım namını almış değilim, bilâkis bana Kâasım adı verilirken ezelde
dinî ve dünyevî hususatta taksimci olmam mânâsı nazarı itibara alınmıştır.
Binâenaleyh ben ne zât hususunda, ne de isim ve sıfatta sizin gibi değilim»
demektir. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in taksimcilîğinden maksat
mîras ve ganimetleri zekât, fey' vesair miktarları Allah'ın tebliği ile ümmet
arasında paylaştırmasıdır.
Oğlunun ismini Muhammed
koyan zâta ensârın: «Sana Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in ismini
vermeye müsâade etmeyiz» demelerinin mânâsı, sana Ebû Muhammed denilmesine
müsaade edemeyiz, demektir. Nitekim rivayetlerin birinde o zâtın oğluna Kâasım
adı verdiğini, ensârın buna da itiraz ettiklerini görüyoruz. Çünkü bu seferde o
zata Ebû'l-Kâasım denilecektir. Resûl-i Ekrem (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
ensârın bu itirazlarını yerinde bulmuş ve: «Ensar iyi etmişler» buyurarak doğan
çocuklara Muhammed ismi verilmesine müsaade etmiş. Ebû'l-Kâasım künyesine
müsaade buyurmamıştır.
Ebû'l-Kâasım'dan gayri bütün
künyelerin kullanılması caiz olduğuna ulema ittifak etmişlerdir.
(Yerinde de izah
ettiğimiz vecihle künye lâkabın bir nev'idir. Yalnız lâkab ekseriya zemmi
tazammum eder. Künye ise bilâkis medih bildirir. Lâkabdan bir farkı da «Eb»
veya «ûm» kelimeleriyle başlamasıdır. Ebû Bekr, Ebû Fâtıme, Ümmü Süleym ilâ ahir.)
Necranlılar'ın Hz.
Muğîre'ye sordukları suâlin mânâsı şudur: «Siz Kur'ân'da Hz. Meryem için ey
Harun'un kız kardeşi denildiğini okuyorsunuz. Halbuki Musa (Aleyhisselâm) Hz.
İsa'dan asırlarca önce dünyaya gelmiştir. Hz. Harun, Musa'nın kardeşi; Hz.
Meryem ise, îsa (Aleyhisselâm)'ın annesidir. Şu halde nasıl olur da Hz. Meryem
kendinden yüzlerce sene önce yaşayan Harun (Aleyhisselâm)'ın kız kardeşi
olabilir.» Anlaşılıyor ki, Hz. Muğîre bu suâlin cevâbını verememiş, Medîne'ye
döndüğünde onu Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den öğrenmiştir.
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)'in verdiği cevap şudur:
«Onlar kendilerinden
önceki Nebilerinin ve sülehanın adlarını koyarlardı.» Yani Hz. Meryem zamanında
insanlar eski Nebilerin ve sulehânın adlarını koyarlardı. Hz. Meryem de Harun
isminde bir şahsın kız kardeşi idi. Yoksa Hz. Musa'nın kardeşi olan Hârun'un
kız kardeşi değildir. Maamafih aralarında bin senelik bir zaman olmasına rağmen
Hz. Meryem, Harun (Aleyhisselâm)'ın sülâlesindendir. Onunla kardeşlik
tabakasında birleşiyordu, diyenler de olmuştur. Bu son hadîsle ulemâdan bir
cemâat doğan çocuklara Nebi ismi koymanın caiz olduğuna istidlal etmişlerdir.
Nitekim Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) oğlunun ismini İbrahim koyarak bu
cevazı fiilen göstermiştir. Kaadî İyâd'ın beyânına göre ulemâdan bâzıları
çocuklara Melâike ismi koymayı kerih görmüşlerdir. Hâris b. Miskin'in kavli
budur. İmam Mâlik çocuklara Cibril ve Yasin adları verilmesini kerih görmüştür.